Turkuaz gökyüzünün sonsuz tonları arasında, melekler göksel bir çember oluştururken kutsal bir sessizlik yankılanıyor ve ışık ve nefesin gücüyle yaratılış anına tanıklık ediyorlar. Her biri, insanlığın özüne farklı bir duayla dokunuyor: kalp merhametle yumuşar, vicdan adaletle tartılır, ruh hafızada kök salar ve ruh umutla ileriye doğru uzanır.
Eserin İngilizcesini dinleyin.
Eseri Türkçe dinleyin.
Kompozisyonun alt kısmından yükselen üç kubbe, zamanı, mekanı ve ruhu simgeliyor. Bu mimari, yalnızca taştan inşa edilmekle kalmıyor, aynı zamanda anlamla da örülüyor. Burada, yaratılış kutsal bir ritüele dönüşüyor: İlahi düzenin estetik bir yansıması, göksel denge ve ruhsal matematiğin şiirsel bir uyumu.
Sanatçı İsmail Acar'ın bu mekân için özel olarak ürettiği eser, Doğu'nun stilize diliyle geleneği sezgiyle, biçimi anlamla harmanlıyor. Türk-İslam sanatının doğuş hikâyelerini yansıtarak zamanın sınırlarını aşıyor.
Oysa bu eser yalnızca geçmişten değil, gelecekten de bahsediyor. Yeni doğmuş bir mekânın simgesi olarak, yenilenmiş bir varoluşun metaforunu sunuyor. Nazikçe fısıldıyor: Bu yapı artık sadece taş değil, bir anı; sadece bir kubbe değil, bir kalp; sadece geçmişin yankısı değil, bugünün nefesi. Ve o nefes bir sanat eserinde hayat buluyor.
Osmanlı toplumunda ritüeller, günlük yaşamın her alanına nüfuz eden çok katmanlı anlamlarla dolu bir yaşam biçimine dönüşmüştür. Lonca törenlerinden evlilik tekliflerine, Mevlevi sema törenlerinden deve güreşlerine, cuma selamlarından padişahın halka para dağıtmasına kadar her ritüel, bireyin toplumdaki yerini ve aidiyet duygusunu pekiştiren kültürel bir temel taşı işlevi görmüştür.
Eserin İngilizcesini dinleyin.
Eseri Türkçe dinleyin.
Sanatçı İsmail Acar'ın mekâna özgü bu eserinde, Osmanlı ritüel kültürü sembolik formlar ve renklerle yeniden yorumlanıyor. Kompozisyonda öne çıkan kırmızı rengin kullanımı, Türk kültüründe yaşamı, canlılığı ve hafızayı temsil ediyor. Geçmiş ve şimdi arasında sembolik bir köprü kuran eser, izleyicileri Osmanlı İmparatorluğu'nun görkemli ritüel dünyasına davet ediyor.
Eserin İngilizcesini dinleyin.
Eseri Türkçe dinleyin.
Eserin İngilizcesini dinleyin.
Eseri Türkçe dinleyin.
Geleneğe göre, açılış töreninin ihtişamı siyasi bir mesaj taşıyordu. İmparatoriçe Theodora, Ayasofya'ya iki aslanın çektiği bir arabayla geldi; bu, hem saraydaki nüfuzunu hem de kraliçe olarak otoritesini simgeliyordu. Tören arabasıyla göğe yükselen İmparator Justinianus, halkın karşısına Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi olarak çıktı. Ellerinde ikonalarla Ayasofya'ya doğru ilerleyen kalabalık, bu kutsal açılışın bir parçası oldu. İkonlar yalnızca dini değildi. Aynı zamanda Bizans toplumunun inanç ile iktidar arasındaki bağı görünür kılan işaretlerdi. Böylece halk, imparator ve imparatoriçe ile birlikte, Tanrı’nın görkemini yeryüzünde temsil eden bu mabedin kutsanmasına ortak oldu.
Törenin doruğunda Justinianus’un “Süleyman, seni geçtim!” sözleriyle, mabedin ihtişamını Kudüs Tapınağı’yla kıyasladığı aktarılır.
Ellerinde ikonalarla Ayasofya'ya doğru ilerleyen kalabalık, bu kutsal açılışın bir parçası oldu. İkonlar yalnızca dini imgeler değil, aynı zamanda Bizans toplumunda inanç ve imparatorluk gücü arasındaki bağı ortaya koyan sembollerdi. Böylece halk, Tanrı'nın yeryüzündeki ihtişamını temsil eden tapınağı kutsama konusunda imparator ve imparatoriçeyle birlikte hareket etti.
Törenin doruk noktasında Justinianus'un, Ayasofya'nın ihtişamını Kudüs'teki Süleyman Mabedi'nin ihtişamıyla karşılaştırarak, "Ey Süleyman, seni geçtim!" dediği söylenir.
Çini sonsuzluğu, ilahi huzuru ve kalıcılığı simgeler.
Nar, bereketi, aileyi, doğurganlığı ve cennet meyvesini temsil eder.
Çinili nar kompozisyonu bir arada, birlik içindeki çokluğu, ilahi bereketi ve sonsuz güzelliği temsil ediyor.
Eserin İngilizcesini dinleyin.
Eseri Türkçe dinleyin.
İsmaİl Acar ile